27 Haziran 2012 Çarşamba

The Fountain // Darren Aronofsky

The Fountain... İyi ya da kötü olarak sınıflandıramayacağım başka bir şey diyebileceğim bu film için.. Çok beğendim anlar olmasına rağmen bitse de gitsek moduna girdiğim anlarda oldu.. Görsel olarak başarılıydı da çok karışıktı.. Gerçi aşkta böyle karışık bir duygu o yüzden anlatmak istediklerini karıştırarak vermesi mantıklı bir çizgide gittiğini ortaya koyuyor.. Filmi çok beğendim diyemiyorum yalnız müziklerini çok beğendim diyebilirim :) Oyuncular çok başarılıydı, Rachel Weisz i aşırı sempatik buluyorum :) Hugh jackman abimiz her türlü süper zaten :) Özellikle müzikler açısından Requiem for a dream a benzettim.. Hatta kardeşime bu müzikler RFD e ne kadar çok benziyor dediğimde yönetmenin aynı olduğunu fark ettim.. Akabinde bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diyerek kendimi aklamaya çalıştım tabii ki :) Sonuçta seyredilesi bir film en iyi ilk 50 film listeme giremeyecek olması benim şahsi zevkimle ilgili bir şey.. Misal sen seyretttiğinde çoooook beğenebilirsin :) En ilgimi çeken bölüm büyük engizisyoncu oldu.. Bu aralar Karamazov Kardeşleri okuyor olduğumdan Ivan Karamazov un yazdığı bir şiirde anlatılan büyük engiziyoncuyu hatırladım.. Ki iki eserde de bu adi ihtiyarın İspanya da büyük güç sahibi olduğunu görünce gerçekten yaşamış bir karakter (ya da kararktersiz diyelim) olduğuna karar verdim.. Dostoyevski yi bir daha bir daha sevdim.. Karamazov un yanlızca bu bölümü bile ki 3-4 sayfa bir şey, neden bir şaheser olduğunu kanıtlıyor.. Bu filmi seyredin ve Dostoyevski okuyun derim :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder